|
|
 |
|
DERSİM ÜZERİNDE OYNANAN OYUNLAR |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|

Siyasetle uğraşan her Dersimli gibi bende kendi hemşerilerimden(bazıları) çokca duyduğum sözlerdir bunlar.Dersim’de kafa bulanıklığı yaratma halkı çeşitli “Osmanlı Oyunlarına” taş çıkartacak oyunlarla bölmek isteyen zihniyete karşı güçlü olmamız gerektiğine inanınırım.Bize bu sorularla gelenler aklımıza hep şu soruyu “bunları kim ezberlettiriyor bunlara hepsi noktasına vigülüne kadar aynı şeyi söylüyor” getiriyor.Bir çoğumuz aslında bunun Kemalizmin oyunları olarak görüyoruz evet bencede Kemalizmin rolü çok büyüktür bunda ama Dersimi her yerden her şeyden üstün ve farklı görerek dünyadan soyutlaştırmaya çalışan, halbuki bununla birlikte kendilerine dünyadan soyutlıyan Dersime sıkışıp kalan, bununla birlikte artık “yerel güç” sayılan kimi “solcu” kişilik ve örgütlerdir.
“Dersim Devrimin başkentidir” “Dersimli olmak ayrıcalıktır” “Dersim hiçbiryere benzemez” “Dersim kutsaldır” “Dersime sefer olur zafer asla”(Pirimiz bunu direnirken söylemiştir bugün ise oturdukları yerden söylüyor herkes) vs. sözlerle Dersim halkı uyuşturulmuş ve kendine tapar hale gelmiştir.Bu beraberinde kültürel yozlaşmayıda getirmiştir.Bugün Erzurum,Karadeniz suları için direnirken bizler yani “Devrim Başkentliler” küçük yürüyüşlerden başka bir şey yapamaz hale geldik(Son peri suyu eylemini bunun dışında tutuyorum).Bu sözler kendi entelektüelimizi ve küçük burjuvamızı yaratmaktan başka hiçbir işe yaramadı.
Başlıca İftiralar :
1,Şex Said ve Kurban Meselesi
2-Nuri Dersimi “Yalancımıdır”
3-“Aleviyiz,Kürd değiliz ,Kürtler şafidir onlar kanımızı içse doymazlar”
4-Hamidiye Alayları
5- Zazayız Kürt Değiliz
6-M.Kemal Dersim katliamından haberi yoktu,hasta yatağında yatıyordu…
7-Dersim okuma oranı en yüksek ildir gerici illere benzetmeyin..
Bir Dersimli genç olarak çeşitli asimolodos kişiliklere cevap hakkım olduğunu düşündüm ve elimden geldiğince bu kişiliklere cevap olmaya çalıştım
İftira,inkar,Yalan,Çekememezlik,Gaflet….
1-)Şex Said isyandan önce Dersim’e Seyit Rıza’dan destek istemeye eldiği ; Seyit Rıza Misafiri Şex Said’e kurban kestiği “Alevilerin kestiği et yenmez “ anlamında bir tavırla Şex said’in kurbanları kendiyle beraber Dersim’e gelen adamalrına kestirdittiği ;bununla beraber Seyit Rıza’nın destekten vazgeçtiği İFTİRASI…
- Seyit Rıza’nın ikinci eşi olan Bese Hanım’ın kardeşi Hemedê Boxi ile yazar Mehmet Gülmez’in yaptığı ve kitabında(Dersim’ra ve Dare Etsene Seyit Rıza/Dersim’den Darağacına Seyit Rıza : Kitapta Seyit Rıza’nın hayatı anlatılır ) yapılmış bir röportaj vardır.Röportajda Hemedê Boxi Şex Said’in Dersim’e Gelmediğini onu hiç Seyit Rıza’nın köyü Axdat’ta görmediğini söyler…
"Hemed amca, Şeyh Said, savaştan önce Dersime geldi mi? Sey Rızanın yanına geldi mi? Sey Rızadan yardım istedi mi?
Hemedê Boxî aynen şöyle yanıt verdi:
Hayır, hayır! Haşa, haşa! Vallahi iftiradır, billahi iftiradır. Biz Şeyh Saidi Dersimde hiç görmedik. Şeyh Said hiç Ağdada, Sey Rızanın evine gelmedi. “
Ayrıca röportajda şu diyaloglarda yer alıyor :
“'Martın ortasıydı. Hozattan bir elçi geldi, dediler ki Hasan Hayriden mektup getirmiş. Sey Rıza mektubu okuttu, baktık ki Hasan Hayri mektubunda Şeyh Said ve çevresi başkaldırmış, Elazığı almışlar. Diğer tarafta da Şeyh Said kuvvetleri Diyarbekir üzerine yürümüşler. Biz burada da Şeyh Saidin yanındayız, birlikteyiz. Elinizden geldiği ölçüde acele ederek yörenizdeki hükümet merkezlerine el koyun, diyor.
Sey Rıza altına bir kaç kelime yazdıktan sonra mektubu Kalan reisi Ali Ağaya yolladı. Sey Rıza:
Ali Ağa hal-mecal böyledir. ... Ben gidiyorum, biz Hozatı kuşatacağız, sen de Kalİ, Boliyİ, başka da kimleri yanına alabileceksen al, Erzincanı kuşat. Hiç değilse Erzincandakileri meşgul et ki, oradan Şeyh Saide karşı kuvvet gitmesin.
‘Sabahleyin haber salındı, çok kişi toplandı, Sey Rıza‘yi kızağa bindirdik ve Xaçelîye‘ye gittik. Geceyi Xaçelîye‘de geçirdik. Yine o gece de çevreden çok sayıda insan geldi. Silahı olanlar bir araya toplandılar, Sabahleyin Sey Riza‘yı yine kızakla yola çıkardık, Hozat yakınında Dewrês Cemalİ‘lara ait bir mezra var, oraya götürdük. O gece Sey Rıza Hozat‘ta bulunan hükümetin gücü, devlet askerinin miktarı hakkında bilgi getirmesi için Hozat merkezine elçi yolladı. Ne var ki öteden haber geldi. Hasan Hayri çektiği telgrafta... ‘Şeyh Said güçleri geri dönüp Palu‘ya çekilmişler,‘
Seyit Rıza’nın hanımının kardeşi ve onarlın koruması olan Hemedê Boxi’nin sözleri her şeyi açıklıyor..
Konumzula ilgili bir dieğr ayrıntı ise Dersim katliamı sırasında Şex Said’in kardeşi Şex Abdullah emrindeki adamalrıyla Suriye’den Dersim’e destekğe gelirken Diyarbakır’da çatışmada katledildikleri.Eğer Seyit Rıza Şex Said’e kurban meselesi gibi entrika olayından sonra destek vermemiş olsaydı Şex Said’in kardeşi desteğe gelirmiydi?
Her şeyi bir kenara bırakıp ; her yaşta insanın diyalektik düşünce sonucu varacağı sonuç bu söylemlerin iftira olduğudur.Varsayalımki Şex Said Seyit Rıza ile görüştü.Peki isyan hazırlığında olan bir insan destek amaçlı gittiği bir yerde bu tarz (kurban meselesi) bir yaklaşım gösterirmi?.Böyle bir yaklaşımı olsaydı Alevi olduğunu bildiği Dersim’e gidermiydi?Bunun bir iftira olduğunu bilmek için derin bir tarih bilgisi gerekli değildir.Çünkü yalan ortadadır..
2-) Nuri Dersim-i’nin “Yalancı” Olduğunu Söyleyen Yalancılar :
Dersim 37,38 ve öncesinde yaşanan insanlık dışı katliamları hepimiz biliyoruz.Peki yaşıyan canlı tanıkalrının kısıstlı analtımlarından başka nerden öğrendik bu katliamın detaylarını?Hiç kuşku yokki Dersim’in ve Dersimlilerin yaşadıkalrını yazılı oalrak tarihe geçiren Nuri Dersimi’den.
Devletin Dersim’e M.kemal’in manevi kızı Sabiha Gökçen tarafından bomba yağdırdığını,askerlerin saldırı ve tecavüz girişimlerine karşı Dersim kızlarının kendilerini uçurumdan attığını,kurşuna dizilenleri velhasıl katliamı yaşadığımızı hepimiz kabul ediyoruz değimli?
Peki Nuri Dersimi bunları söylerken doğruda Dersim’in ulusal kimliği olan Kürdlüğünden bahsederkenmi yalan söylüyor_Bence sizler yalan söylüyorsunuz.Siyasi çıkarlarınız için Nuri Dersimi’nin anlattıklarını(katliam anlatımları) kullanırken ; siyasi aleyhinize işlediğini varsaydığınız Kürdlük vurgusunu “Nuri Dersimi kendi görüşünü topluma mal ediyor” diye değerlendiriyorsunuz.Yükselen ulusal bilinç sizin “sınıf tabanınızı” zayıflatacak düşüncesiyle karşı politika yürütüyorsunuz.Bu politikada “solcu” kimliğinize hiç yakışmıyor.
Kimileriniz ise Nuri Dersimi neden ölmedi diyor.Ölmesimi gerekirdi?Hani biz ölenler için üzülüyorduk?Yoksa gözyaşlarınızdamı sahte?
3-) “Aleviyiz,Kürd değiliz ,Kürtler şafidir onlar kanımızı içse doymazlar”
Bu sözleri sarf edenler “kansızdırlar”.Kanı olmıyanında düşmanı olmaz çünkü o kendi “kanını” vampir misali içip bitirmiştir.
Her zaman bizim için güzel ve iyiye iten temiz dini inancımız Alevilik bu söylemi asla kabul etmez. “ Kürtler kanımızı içse doymaz “ söylemi Kürd halkını bir vampire benzetmektir ve şovenizmin daniskasıdır.Alevilikte 72 millete aynı gözle bakmak Aleviliğin temel taşlarından biridir.Dolayısıyla bu sözleri sarf eden dinimizce “Düşkün” dürler..
4-) Hamidiye Alayları :
Hamidiye alayları bugünkü köy koruyucularıyla eşdeğer bir yapılanmadır.Hamidiye alaylarını Alevileri katletti diyerek anmak yanlış olur.hamidiye alayları bir bütün olarak bölgede yaşıyan tüm topluluklara zulüm etmiştir.Eremenilere ,Süryanilere,Alevilere vede Kürtlere..
Osmanlı padişahı II.Abdülhamit tarfından kurulan hamidiye alaylarına bir çok Kürt Alevi aşiretide katılmak istemiştir ama Abdülhamit onları almamıştır alaya.Tüm Kürtlerde katılmamıştır hamidiye alaylarına…
Tarihe bakarken her ayrıntıya bakmalıyız İdrisi Bitlisi gibi Osmanlı yanlısı kişiliklerin çıkıtğı gibi Hamidiye Alaylarına karşı çıkan Saidi Kurdi’lerde vardır tarihte.
Nuri Dersimi hamidiye alaylarını bu sözlerle değerlendirir :
“(…) Sultan Hamid’in en çekindiği şey, Kürt aşiretlerinin herhangi bir yabancı teşvikiyle istiklal talebinde bulunmak üzere isyan etmeleri meselesiydi. Bunun için Kürt aşiret reislerini İstanbul’a getirterek Yıldız Sarayı civarında hususi bir dairede misafir ederek hürmet ve muhabbetlerini kazanmak isterdi. Bu münasebetle hem aşiret reislerinin çocuklarına İstanbul-Beşiktaş’ta Aşiret Mektebi adı altında bir okul kurmuştu. 1895 senesinde kurulmuş olan söz konusu okula 4. ve 6. Ordular mıntıkasında bulunan aşiret reislerinin 10-15 yaşlarında olan evlatları getirildi. Ve 4 sene müddetle cüzi bir tahsil yaptırıldıktan sonra her biri (Yaver-i Fahri Haz.ret-i Sehriyari) ünvanıyla kendi mıntıkalarına gönderilerek reislerin memnuniyetleri sağlanırdı. Ve bunlar kendi çevrelerinde Zati Şahaneden (Padişahtan) gördükleri iltifat ve yardımları nakleder ve aşiretlerin Padişah’a olan sadakat ve bağlılıklarını sağlamaya yardımcı sayılırlardı. Netice itibariyle bu bedbahtlar bulundukları memleketlerinde çıkan olaylar arasında her birleri birer suretle eriyip gitmişlerdir.”
AŞİRETLERİN LİSTESİ
Şakir ve Zeki paşaların Sultan Abdülhamid'e gönderdiği telgrafta belirttiklerine göre aşiretlerin isimleri şöyledir:
Birinci Liva
Merkez: Karakulliya
Zilan Aşireti, Karakalpak Aşireti Ademanlı Aşireti, Hayderanlı Aşireti Celali Aşireti,
Şazili Aşireti İkinci Liva
Merkez: Hınıs
Cemdanlı Aşireti, Cibranlı Aşireti Zirkan Aşireti Üçüncü Liva
Merkez: Malazgirt
Sipkanlı Aşireti, Karakalpak Aşireti Husnanlı (Hasenan) Aşireti Dördüncü Liva
Merkez: Erciş
? (aşiret adı okunamamış) Haydaranlı Aşireti Beşinci Liva
Merkez: Başkale
Mukri (Muqri) Aşireti Milan Aşireti, Şemsıki Aşireti Şukufti Aşireti, Takuri Aşireti
Altıncı Liva
Merkez: Mardin
Milli Aşireti, Karakeçi Aşireti, Tay Aşireti, Miran Aşireti Ertuşi Aşireti
Yedinci Liva
Merkez: Ruha (Urfa)
Kays Aşireti, Berazi Aşireti
Osmanlı zamanında oynanan kirli oyunlar günümüze “Osmanlı’da oyun bitmez “ sözüyle taşınmıştır.Yoksul halkı birbirine kırdırtma politikası Osmanlı ve T.C tarihinde
fazlasıyla göze çarpan detaydır.Örneğin Şex Said isyanında Doğu Dersim Varto da bulunan bazı Alevi Aşiretleri(Hormek,lolan gibi…) Şex Said’e karşı savaşmak üzere devletin yanında yer almışlardır.Peki bunun üzerine Kürtler;Aleviler bizi katletti demesi ne kadar doğru olur?Ermeniler kendilerine yapılan katliama karşı “Biz yapana değil yaptırtana bakarız” derler…
Nuri Dersimi Kürt Alevi aşiretlerinin Şex Said Kuvvetlerine karşı devletin yanında olduğunu şu sözlerle dile getirir :
“Doğan Dede,,Hüseyin’in tahrikiyle de, Doğu Der¬sim aşiretlerinden Palu mıntıkasına sınır olan Hıran, Lolan, Izolan Şuran aşiretleri, Şeyh Şerif kuvvetlerine arkadan saldırmışlar.” Ayrıca, “12. Fırkanın 35. Alay ku¬mandanı Kaymakam Galip, emrinde olan hain Hormek ve Lolan aşiret liderlerinin kuvvetleriyle Şerafettin Dağı eteklerinde çarpışıyor” der..(Şeyh Şerif İsyanda Batı cephesi komutanıdır)
5-) “ Zazayız Kürt Değiliz”
Yukarıda isyanlardan katliamlardan bahsettim^. Üç isim öne çıktı yazımda şuana kadar.
Şex Said : Şex Said dini bir Kürdistan şiarıyla başkaldırmıştır devlete.Kendisi bir Zazadır.
Nuri Dersimi : Kendisi bir Zazadır.Kürt Teali Cemiyetine üyedir.Koçgiri İsyanı ve Dersim katliamına karşı sergilenen direnişte öncü rol almıştır.Kitapları günümüze aktarılmıştır:Kürdistan Tarihinde Dersim ve Hatıratım.
Seyit Rıza : Seyit Rıza Koçgiri’de Bir Kürdistan isteğiyle savaşan ve bu savaşı kaybeden Alişer’i kendi yanında barındırmıştır.Seyit Rıza’nın babası Seyit İbrahim eğitimini Nuri Dersimi’nin atalarından Mehmet Ali Efendi’den almıştır.
"75 yaşındayım, şehit oluyorum, Kürdistan şehitlerine karışıyorum. Dersim mağlup oluyor, fakat Kürtlük ve Kürdistan yaşayacaktır, Kürt genci intikam alacaktır, kahrolsun zalimler! Kahrolsun kahpe ve yalancılar."SEYİT RIZA
Sait Kırmıztoprak,Nurettin Zaza,Hasan Hayri gibi bir çok insan hayatını Ulusal kimliğine adamış Kürtçenin zazaki lehçesinde konuşan insanlardır.Bu insanalrı tanıtmamdaki sebepbundan 80 yıl önce zazaların Kürdistan için savaştıklarını ama bugün ise en güçlü birlikteliğin sağlandığı bir süreçte Kürt halkını zaza-kürt diyerek bölmeye-zayıflatmaya yönelik bir oyun olduğunu göstermek içindir.
Kürtlerin ataları oalrak kabul edilen Gutilere Zagros dağının eteklerinde yaşadıkalrı için Sümerce Kurti(dağlılar dağda yaşıyanlar) dendiği bilinmektedir.Kurtiler (kürdler) yaşam şekliyle yaşadıkları yer bakımıyla bu isimi almışlardı.Bu bilgiden yola çıkarak şunu söyliyebiliriz.Zagroslarda yaşıyan ve Kirmancki(zazaki),Gorani,Sorani,Kurmanci konuşlan topluluklara Kürt(kurti) denmiştir.Kürt bir grup ismidir.Kürtçe bir ağaçtır ve dalları yani lehçeleri onu oluşturur.Kürtçe diyince akla Kurmanci(Diyarbakır,Mardin,Hakkaride konuşulan lehçe) lehçesi gelmesi daha fazla kullanılmasından kaynaklanıyor.Dolayısyla Kirmancki(Zazaki) Kurmancinin lehçesi değildir.Kurmanci lehçesinin Kürtçe diğerlerinin ise onun lehçesiymiş gibi algılanması bizimde şu diyalogları yaşamamıza neden oldu.
-Kürtmüsün.
-Yok biz Zazayız
-Zazalar Kürt değimlidir?
-Kürttür tabiki.
-Neden soruma yok biz zazayız diyorsun ozaman
-Yani sizle aynı dili(lehçeyi) konuşmuyoruz.Ama Kürdüz tabiki.
Bu diyalogu çok yaşamış biri olarak buradaki asıl sorunun karşı tarafın Kürt algılamasının aslında Kurmançlar oluşudur diyebilirim. Bu yanlıştır bu yanlışı en çokta siyasetçilerimiz ve yazarlarımız yapıyor.Toplum kendiliğinden bu hataya düşmedi.Devletin bölme oyunlarının yanında bu sorunda yatıyor.
Örneğin yazarlarımız “Zazacılık” oyunlarına karşı yazdığı yazıalrda bile bu hataya düşüyor.Diyorlarki “Dersim’de sadece Zazaki konuşulmuyor Kürtçede(kurmanci) konuşuluyor.Aşiretlerin yarısı Zaza yarısı Kürt ken siz nasıl Zazalar Kürt değil diyorsunuz”.Burdaki Kürt algılamasıda Kurmanç tır buda yangına körükle gitmektir.Bu soru şöyle sorulmalıdır: Zazaki-Kurmanci konuşanlar bir aşiret çatısındayken bin yıllardır beraber yaşarken bunları nasıl ayrıştırırsınız?
Kısacası Kürtçe diye gösterebileceğimiz “tek bir dil yoktur”.Kürtçe lehçelerinden oluşur ve lehçeleri olmadan bir hiçtir.
6-) Atatürk’ün katliamdan haberi yoktu hasta yatağında yatıyordu , o Dersim’e gelmeden aceleyle Seyit Rıza asıldı uydurması :
M.Kemal’in Seyit Rıza’nın idamında Elazığ buğday neydanında olmadığı bilinen bir gerçeklikdir.Lakin Dersim’de katledilen 70.000 insandan bahsediliyor.Seyit Rıza pirimzidir ama Dersim’de bir tek o katledilmedi.70.000 insnaın katledildiği Dersim katliamında bilindiği üzere M.Kemal Cumhurbaşkanıydı ve Dersim’e yapılacak operasyonların bizzat stratejik planlayıcısı ve yönetenlerindendir.Bugün Trabzon “Atatürk köşkünde” Dersim’e nasıl girileceğinin staratejik şema halindeki haritası bulunmaktadır.Bunlar çokca dile getirilmektedir yazımızı birkaç alıntıyla genişletelim :
Atatürk’ün manevi kızı Sabiha Gökçen’in, “Atatürk’ün İzinde Bir Ömür Böyle Geçti” kitabından...
Sabiha Gökçen, Dersim’e uçmadan önce geceyi Çankaya Köşkü’nde geçirir. Atatürk, Gökçen’e uzun namlulu tabancasını verir ve Dersim’de isyancıların eline düşerse teslim olmamasını, son kurşunu beynine sıkmasını ister... Geceyi uykusuz geçiren Atatürk, sabah “Haydi çocuğum vakit geldi” diyerek Sabiha Gökçen’i uyandırır. Birlikte havaalanına giderler. Atatürk, az önce Eskişehir’den gelen filodaki subaylara “Gökçen de sizinle beraber gidiyor. Bunun anlamı Dersim harekâtına kadınlı erkekli hepimiz katılıyoruz” der. Sabiha Gökçen Atatürk’ün elini öper, vedalaşırlar ve Atatürk, uçaklar gözden kayboluncaya kadar havaalanında bekler.
Sabiha Gökçen anlatıyor:
“Ulusal Kurtuluş Savaşı gibi bir tarih destanı yazan, bu uğurda hiçbir özveriden çekinmeyen, kendi topraklarının sınırını kanla çizen bir ulusu bölmeye, onu yeniden bir serüvene sürüklemeye hiçbir güç yetmeyecekti... Şehitlerimizin kanı hâlâ topraklarımızın üstünde bir buhurdan gibi tütüyor, bize ne yapmamız gerektiğini hatırlatıyordu... Niçin Dersim’de aldatılmış zavallı bir grup, silahlanarak anlamsız birtakım hareketlere tevessül ediyordu? Su uyur düşman uyumaz derlerdi ya, doğru bir sözdü bu. Düşman içerde ve dışarıda uyumuyordu. Atatürk ayaklanmanın kesin olarak ve en kısa zamanda bastırılmasını, müsebbiplerinin de en ağır bir şekilde cezalandırılmalarını emretmişti.”
Nokta Dergisi Sabiha Gökçenle 28 Haziran 1987 tarihli yaptığı röportajı
5.yıl, sayı 25'te "Dersim 1937-1938/ Yarım Yüzyıl Sonra" başlıklı dosyası Ayşenur Arslan, Hıdır Göktaş, Nadire Mater, Mahmut Övür, Seral Özzeybek imzalarını taşıyor.
Nokta: Harekât görevi size nasıl verildi?
Gökçen: O zaman orduda çalışıyordum. Bulunduğum bölüğü bu işle görevlendirmişler. Gittik. Havalanmadan önce ne yapacağımızı biliyorduk. Hedef doğrudan doğruya Dersim idi.
Nokta: Kullanılan uçaklar nasıldı?
Gökçen: Bombardıman uçakları, iki kişilik açık uçaklardı. Tek de uçtuğum oldu, rasıtla beraber de. Uçaklarda pilotun arka tarafında iki kişilik yer vardır, orada oturan kişi keşif yapar, makineli tüfek kullanır veya bomba atar.
Nokta: Bombalar nasıldı, tahrip güçleri neydi?
Gökçen: Büyük tahrip gücü yoktu. 50 kiloluk bombanın ne şeysi olur.
Nokta: Harekât sırasında halktan ölenler de oldu mu?
Gökçen: Yoktu. Keşif yapılıyordu, ordunun da istihbaratı vardı. Biliniyordu bu kötü kişilerin nerede olduğu. Çoluk çocuk olan yerleri doğrudan tahrip etmek insanlık dışı olurdu. Böyle bir şey olmamıştır.
Nokta: Dersim-Tunceli harekâtına neden gerek duyulmuştu?
Gökçen: Ufak bir azınlığın ayaklanması neticesinde bu harekâta gerek duyulmuştur, ve kısa zamanda önlendi. Pek mühimsememek lazım aslında bunu. Evvela yerden birtakım hareketler yapıldı. Sonra havadan.
Nokta: Bu olaylara Atatürk'ün bakış açısı ne idi?
Gökçen: Ufak bir ayaklanmayı bastırmaktı. Nihayet oradaki insanlar da bizim insanlarımızdı. Ama her zaman bu gibi haller olabiliyor her yerde.
Nokta: Atatürk harekât bölgesine ne zaman geldi?
Gökçen: 37 sonlarına doğru. Pertek'te bir köprü yapılmıştı, onun açılışı dolayısıyla gelmişti. Yani bu mevzular görüşülmüyordu. Arazide geziler yapıyorduk bazen Atatürk ile. Ben gösteriyordum yerleri, şurası şudur burası budur diye.
Nokta: Harekât sonrasında insanların batıya gönderilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gökçen: Yaşadıkları yerler iptidai idi, konut denecek halleri yoktu. Onları daha iyi bir yaşama kavuşturmak için başka yerlere yerleştirdiler. Atatürk'ün gayesi buydu. Daha insanca yaşamalarını istiyordu Atatürk.
Birinci ağızdan söylenen bu sözler zorunlu iskanı,ölümleri,katliamı,asimilsayonu vs. açıkladığına inanıyorum.
-)Dersim ve Okuma Oranı Yüksekliği Konusu :
Okumak insanı özgürleştirir.Asimilasyon ise hiçleştirir.
Bu diyalektikle yola çıkarak ilk önce şu soruyu cevaplamalıyız.Dersimliler hangi sistemde okuyor?
Dersimliler bir bütün olarak kendine ait olan ne varsa yok sayan bir eğitim sisteminde bir zamanlar okuma oranı en yüksek il olmuştu.Dersim ulusal ve dinsel tüm değerlerine aykırı ve bu değerleri yok etmeyi amaçlaya bir eğitim sisteminde başarılı olması onların düşmanını çok iyi tanıyor olmasından mı kaynaklanıyor?Hiç sanmıyorum.Çünkü böyle bir pratik yoktur.
Dersim gençleri bugün dilini bilmiyen inancını ise sadece birkaç felsefeleşmiş lafla yaşattığını sanan bir konumdadır.bölgemiz bakımından baktığımızda gençlerin en fazla dilsel olarak asimile olduğu il Dersimdir.kültürel olarakta böyledir.Düşmanını iyi kavrayan bir insan ilk önce kendi iyi tanıyandır.Dolayısıyla “çok okumuşluğumuz” bir yandan iyiye biryandan ise kötüye yorumlanmalıdır…
Bu başlıklar daha fazla çoğaltılabilir.Ama sorun bu başlıklarda işlediğimiz konular değil bir zihniyet sorunudur bunun için amacımız başlıklardaki konularda bilinçlendirme asla değildir.Betonlaşmış bazı zihniyetlere karşı dik durmaktır…
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Kürdistan Özgürlük Mücadelesinin Gelişimi İle Türkiyede Kendini Sol Olarak Tanımlıyan Kimi Örgütler Taban Kaybı Yaşamış Ve 30 Seneyi Aşgın Bir Zamandır Bunu Gidermenin Tek Yolunu Kürt Özgürlük Hareketine Saldırmak Olarak Görmüşlerdir.Kürdistan/Dersim'de İse Bu Doruğa Çıkmıştır.Türkiye "Solu" Devrimini Türkiyede Değil Sömürge Halindeki Kürdistanda Yapmayı Denemiştir.Dolayısyla Dersimi Mesken Tutmuşlardır Bir Çoğu.Mkp Bunlardan Biridir.İbrahim Kaypakkaya Geleneğini Sürdürdüğünü İddaa Eden Bu Örgüt Asla İbrahim Kaypakkayaya Bağlı Değil Aksine Onun Öngördüğü Teorilerle Örtüşen Pratikler Gerçekleştiriyorlar.. |
|
|
|
Bugün 5 ziyaretçi (13 klik) kişi burdaydı! |